Vay bee...
Kimi cümlelerin sonu çıkmaz noktaya, ya virgül koyarsın susamazsın ya da yarım bırakırsın karalarsın. Üç noktadır hakkı cümlenin lakin üç nokta belirsizliğinde bırakmaya da kıyamazsın...
Alt tarafı cümledir oysa değil mi? Peki üst tarafı? Oraya hayat diyebilir miyiz? En büyük sorun da şudur ki; noktası olmayanın cümlesi de pek tamamlanmıyor. Hani ya eksik oluyor tuzu, ya içi pişmemiş, ya suyunu çok çekmiş. Doyuruyor da tat vermiyor. Mevzunun ne olduğu hakkında bi fikre sahip olmasa da okuyucu, yakıştırıveriyor hayatının bir kesitine cümlelerimi. İyi de yapıyor. Evet evet kimse her şeyi sonuna dek yaşayamıyor. Ansızın aklıma bir çift göz takılıyor. Virgülle bağladığı cümlelerini düşünüyorum. Vay bee... Hala düşünüyorum.
Okuduğum bir yazının tesirinde dağıla dağıla ve toparlamadan yazıyorum. "Bırak dağınık kalsın " diyorum devam ediyorum. Biz demiş yazıda zat-ı muhterem. "Öyle bir yabancılık, öyle bir bizsizlik..." demiş ardından. İnsan bir kez biz oluyor ve sonra onu kaldırıyor bir kenara herhalde. Bir kez " biz" olup sonra defalarca "bizler" oluyoruz. Eklendikçe hayatımıza yeniler, küçülüyoruz. Merkez uzaklaşıyor çevreye. Geometri bilmesem hesaplayamayacağım korkarım yalnızlığımı. Vay bee...
İnsan yorum yapamayınca, aklındaki onlarca cümleden birini yakalayıp da harflerle bağlayamadığında ve söylese de değişecek bir şey olmadığında demiyor mu bunu? "Vay bee..." Biz hala hayatta, Biz biraz değişimle uzaklarda ve biz ikinci tekillerin yaşamını birinci çoğul yapmaktayız. Hangi biz birbirimizin hala aklında kalmakla yetinmeyip hayatındayız? Biz değiliz o kesin ...
İkinci tekile sevgilerle...
